DOKUZUNCUKÖY
Herkesi bekleyen köy, onuncu köy... Ben de gidiyorum, yoldayım... Burdan öte kaç köy olursa olsun onlara da gönderilirsem seve seve giderim... :) Yalandan kocaman şatolar içine hapsetmişiz insanlığı çıkıp gitse doğru bir dünyaya, yolunu şaşıracak... __Mşrf (Bu blogda yayınlanan altında ismim olan Şiir ve Yazılar 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununa göre tüm hakları ile Müşerref ÖZDAŞ'a aittir.İzinsiz alıntı yapmak ve yayınlamak yasaktır)
29 Ekim 2018 Pazartesi
28 Temmuz 2017 Cuma
Düşler ve günler
Yarın düşlediğiniz güne uyanamayabilirsiniz ya da uyandığınız gün düşlediğiniz gün olmayabilir.
Müşerref ÖZDAŞ
12 Temmuz 2017 Çarşamba
10 Kasım 2016 Perşembe
Nar Ağacı_Nazan Bekiroğlu
Zaman sana hiç ummadığını ve biriktirmediğini getiriyor" buyurmamış mıydı, Hz.Ömer Efendimiz? Belki gün doğmadan neler doğardı..
( Nazan Bekiroğlu)__Nar Ağacı)
( Nazan Bekiroğlu)__Nar Ağacı)
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Tarihle bezeli kitabında yazar bir milletin geçmişini, verdiği savaşları, Osmanlı'nın yıkılmaya başladığı günleri, muhacirlerin sıkıntılarını, ölümle kalım arasındaki anlarını ve nasıl ayakta kalmaya çalıştıklarını farklı bir gözle aktarırken kaderin ağlarının kimler için nasıl örüldüğünü ve aşkı, duyguları da ihmal etmemiş.
Kitap 533 sayfa.
İlk 30 sayfa kadar okurken adapte olmakta zorlandım, olayların içine girip değerlendirmem zaman aldı ama sonrası çok sürükleyici oldu. Roman farklı bir tarzda yazılmış.
Bir tarih dersi verir gibi, sorgular, sorgulatır, zaman yolculuğuna çıkarır gibi.__M.Özdaş
14 Ekim 2016 Cuma
NAR -Seyhan Livaneli
NAR, Seynan Livaneli'nin okunası romanlarından biri. Geçmişin kirlerini çıkaramayız, izlerini söküp atamayız. Acı geçmişleri olan ailelerin, kopuşların, bile bile ölüme gidişlerin, geri dönmeyişlerin romanı.
Nar, Türkiye'nin ve dünyanın yakın geçmişinde Silva isimli bir ermeni kızın romanı.
1800'lerin son yılları ile 1900'lerin başları ve ortalarında yaşanan olayları, Silva'nın ve yakınlarının yaşananlardan nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor.
Ermenilerin Anadolu'daki yaşamlarını, Müslüman Türk ailelerle ilişkilerini, dostluklarını, ortak kültürlerini, tehciri ve tehcir sonrasını anlatıyor.
Yaşanan acılara rağmen insan sevgisini kaybetmeyen Silva'nın hayata bakışı ve dünyayı barışa götürmek için verdiği uğraşlar, anlatılan tarih dilimi içinde gerçekleşiyor.
Tehcirden sonra Paris'e yerleşen Silva, Almanların Paris'i işgalinde Yahudilerin acılarına tanık oluyor.
Romanda, Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan önce başlayan ve II. Dünya savaşına kadar süren çılgın savaşlarda üç kıtada yaşananlar, harcanıp giden insanlar, okurla buluşacak.
***
Nereye götürüldüğünü bilmeyen biri, koca dünyada yalnız olmadığını, birilerinin onu düşündüğünü bilmek için giderken bir işaret bırakmak ister.
Eroinle Dans-Canan Tan
Canan Tan Türk kadın yazarlar içinde önemli bir yere sahiptir. Bir romanını okuyanların diğerlerini de merak ettiği yazar ele aldığı konuları büyük bir ustalıkla yansıtmaktadır.Aşka, umuda, hayatın engebelerine, topluma ayna olan kitaplarını her okuduğumda durup tekrar tekrar düşündüren, uzun süre akılda kalan konulara sahip romanları yazarın ustalığının yansımasıdır. Okuduğum tüm kitaplarını düşününce aklımdan hiç gitmeyen bir konuya sahip olan"Alevden Küle Eroinle Dans" ilk sırayı kapmış durumda. Her romanında ayrı bir hüzün sarıyor okuyanı. Hüzünler arada bir dağılırken bol bol da sorguluyorsunuz.
"İyi ki ben değilim." ya da " Keşke o ben olsaydım.", "Ben olsaydım ne yapardım, nasıl davranırdım"," Neden öyle yaptı, olmamalıydı, bunu yaşamamalıydı" gibi sorgulamaların, yüzleşmelerin içinde buluyorsunuz kendinizi.
Romanda eroin bağımlılığı, bağımlılığa giden yolda adım adım ilerleyen Eylül'ün hikayesi anlatılıyor. Eylül, üniversiteye başladığında kaldığı bir yurtta tanıdığı, zamanla arkadaşlıklarının pekiştiği Dünya adlı bir kızın peşinden karanlık bir dünyaya yuvarlanıyor. Bakalım Eylül yuvarlandığı çukurdan çıkabilecek mi, çıkarabilecekler mi?
Romanı okumanızı belki çok klasik bir söylem olacak ama "şiddetle öneririm."
Yazarın okuduğum diğer romanları:
Kelepçe
Piraye
Yüreğim seni çok sevdi
En son yürekler ölür
İz
Tutsak Güneş
Güneşin yüzünü göstermediği günler içimizi bir sıkıntı kaplar. Güneş yaşamdır. Usta Yazar Ayşe Kulin'in okuduğum son çıkan kitabı olan "Tutsak Güneş" şimdiye kadar okuduğum kitapları arasından tarzıyla ayrılıyor. Kitap distopik bir kurguya sahip. Ütopyanın tam tersi olan distopya, kötü bir gelecek planlama anlamına geliyor. Terim 1868'de John Stuart Mill tarafından ortaya atılmış. 20. yüzyılda distopik tarza sahip eserler de yükselişe geçmiş.Sadece kitaplarda değil, sinemada, tiyatroda, TV dizilerinde de kullanılan bir tarz. Distopya tarzında hayallerin sınırları zorlanıyor, sorgulatıyor, farkındalık yaratılmaya çalışılıyor ve tabi ki sürükleyici yönünü de unutmamak gerekir.
Ayşe Kulin de son romanında bu tarzı çok iyi kullanmış. Kitap sizi bugünden kaldırıp bir anda uzun yılar sonrasının hayali dünyasına götürüyor. Roman ülkemizin siyasi çalkantılarından da izleri hissettiriyor.
Yazarın okuduğum diğer romanları:
Adı Aylin
Nefes Nefese
Dönüş
Hayat Dürbünümde Kırk Sene-Hayat
Veda
Sevdalinka
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)