2 Ekim 2014 Perşembe

Kokulara yolculuğum

Bugün mis kokulu bir sanal yolculuk yapmak geldi içimden.

Kolonya kullanmayı çok severim. 
Çiçek kokularını da.

Yeni yeni duyduğum birkaç kolonya isminden sonra acaba başka bilmediğim neler var diye internet ortamında kokulara doğru bir yolculuk yapmak istedim.


Limon çiçeği kolonyasını hepimiz biliriz de, portakal ( çiçeği ) ve mandalin kolonyası olduğunu bilmiyordum, tesadüfen gördüm bir markette.

Bu kadar da değil, iğde çiçeği , manolyazeytin çiçeği kolonyası da var.Hamsi kolonyasınıkoyu baharat kokusu içeren kolonyaları da yakın zamanda duydum.

Karadeniz deyince hamsiden başka içtiğimiz tavşan kanı 
çay gelir akıllara tabi ki.
Olmaz mı?
Onun da kolonyası var.


Bitmediiii... İncir kolonyası da varmış.Ve dahasııı...

Balıkesir'de duymaya alışık olmadığımız, aklımıza bile gelmeyecek olan çam Kolonyası, hazanakasya, ıhlamurceviz çiçeği, kekik,zeytinzambakyağcıbedir gecelerisefir... kolonyaları da üretiliyor.

Yağcıbedir halısıyla meşhurken şimdi de kolonyaya isim vermiş.

Artık meyveleri hem yiyip hem de vücudumuza süreceğiz anlaşılan.Kolonya dedim de, minik şirin şişeciklere doldurup söz ve nişan, mevlüt, doğum günü kolonyası da yapmışlar.Bu güzel bir fikir.

Tercihlerimiz, beğenilerimiz değişse de rengarenk ve ilginç şişeler içindeki bu kolonyaları görmek hoş doğrusu.

Altın damlasıylaİzmir geceleriyle misler gibi bir yolculuk yaptım mini araştırmam sırasında.

Osmanlı dönemini dizilerde görmeye alıştık ama ya şişelerde gördünüz mü hiç?
Tabi ki Osmanlı Saray kokularından bahsediyorum.

-Padişah kokusu
-Yavuz Sultan Selim kokusu
-Sema kokusu
-Kaptan-ı Derya kokusu
-Lokman hekim kokusu
-Saray kokusu
-Sahra-i Cedid kokusu
-Şehr-i İstanbul kokusu
-Cariye kokusu
-Harem kokusu
-Hürrem Sultan kokusu
-Sadrazam kokusu...

Bu kadarını tahmin etmiyordum doğrusu.

Temizlik ve güzel kokmak istiyorsanız önce suya sabuna dokunup sonra zevkinize göre ille de pahalı parfümler, deodorantlar olmasa da avucunuza dökeceğiniz birkaç damla kolonyayla hem ferahlayın hem de güzel kokalım derim.
Benim favorim yaseminlavanta ve tabi ki limon kolonyaları.

Haydi, siz de benimle hoş kokulu bir yolculuğa çıkın...

İşte böyle; ayılana gazoz, bayılana limon.

Müşerref Özdaş












 



İzmir Geceleri


























18 Eylül 2014 Perşembe

Bir güzel kahve ısmarla kendine




Bir güzel kahve ısmarla kendine
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de


Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık

Yağmur varsa ıslan güneş varsa ısın hatta üşü hava soğuksa..


Can Yücel

Ortaya karışık





Eski ebru ustaları yetiştirecekleri kişileri hassasiyetle seçer, her önüne geleni almazken, bu işi ciddiyetle öğrenmeye niyetli olanlar üstadlarının kapısını defalarca aşındırırken şimdilerde ortalık ebru sanatçısı kaynıyor !

Elini sallasan ebru sanatçısı...

Haaa... bir de ebruyu metreyle, metrekareyle ölçmek moda oldu.

Neymiş? Guiness rekoru kırılacakmış...   

Yap ortaya bir karışık !


M.Özdaş

Yağ satarım, bal satarım, zamanınızı da paranızı da çalarım...




TV'de adı lazım değil, kanalın birinde ağzı iyi laf yapan birini çıkarmışlar, önüne koymuşlar bal peteklerini, sallayıp duruyor adam.
- İki değil, üç değil, üçbuçuk değil... tam beş kavanoz balı  *** değil ***fiyata satıyoruz. Acele edin..
Türk insanının beyniyle dalga geçmek değil de nedir bu?

Taaa yerin dibindeki not: Ben belki 3,5 kavanoz isteyeceğim, ne biliyon bayım... :)
                                                          M.Özdaş


8 Eylül 2014 Pazartesi

Hayat kitabının satır araları

Hayat kitabının satır araları


Arayışlar, bekleyişler, seçimler ve hayatın tatları


Yaşam sürerken hangimizin arayışları, beklentileri, yanlış seçimleri olmadı ki?
Hangimizin soruları, öfkeleri, kırgınlıkları olmadı ki?
Peki ya, bu öfkeler, kırgınlıklar neye çare oldu?
Yaşamı şurasından burasından tutup irdelemek istedim biraz.

Yaşam ne demektir?
Yaşam bana göre devinim demektir.
İnsanoğlunun, insankızının bu devinim karşısında olduğu yerde kalabilmesini beklemek yanlış olur diye düşünenlerdenim.
İnsan ömründeki olaylar karşısında duruşların, seçimlerin, beklentilerin değişkenlik gösterdiğine sizler de tanıklık etmişsinizdir.
Yol ayrımlarına gelindiğinde, yönlerin seçilmesinde de hatalar yapılabilmektedir. Çoğu kez de arabesk tavırlar ön planda çıkmaktadır birçok kişide. Aklın ön planda tutulması gerekirken duygularını ön plana getiren kişiler yanlış seçimlerinden dolayı yine hayatı ve etrafındaki kişileri suçlamaktadır. Böylece kısır döngü sürüp gitmekte, kronik mutsuzlukla yaşamaya devam edilmektedir. Sürekli geçmişle ilgili söylemlerin ve durumların arkasına saklanıp kendinde değişim gerektiği halde hiçbir çaba harcamadan bir şeylerin değişmesini, isteklerinin önlerine altın tabakta sunulmasını beklemeleri hayalcilikten başka bir şey olmasa gerek.
Oysaki hayat kitabının satır aralarını doğru okuyabilenlerin doğru yönü seçebilmiş olması sürpriz olmamaktadır.

Aklımızın ve iç sesimizin söylediğini duymazlıktan gelip gösterdiği yönden farklı bir tarafta yürüyüp de doğru olanı bulmaya çalışmakla geçer çoğu kişinin ömrü.
Hayattan ısrarla gelmesini beklediğimiz cevaplar vardır.
Peki, ya doğru soruyu sormadıysak?
Aslında hayattan cevap beklemeden de iç sesimiz bize cevabı çoktaaannn vermiştir de biz bir türlü anlamamışızdır.
Neden mi? İnatlaştığımız için.
Anlamaya çalışsaydık, anlayabilseydik ne o koskocaman hatalarımız olurdu ne pişmanlıklarımız.
Yaşamı daha güzel, daha pürüzsüz, daha huzurlu yaşayabilmek zor değil. Yeter ki o iç sesimizle inatlaşmayalım.
Yaşamımızda kayıp olduğunu zannettiğimiz parçalar da burnumuzun üstünde olduğu halde dört bir yanda aradığımız gözlüklerimiz gibidir.
Bazen de tuz yerine karabiberi fazla olur hayatın. “ Tuz biber olmak “ diye bir deyim vardır ya, kimi insanlar tuz, kimileri biberdir, ancak her ikisinin de dengesizliği, fazla olması zarar verir.
Yine de ne tuzsuz, ne bibersiz kalmayın derim.

Tadınız tuzunuz yerinde olsun.



Müşerref Özdaş

3 Eylül 2014 Çarşamba

Öyle bir zamanda gel ki


87 (700x441, 479Kb)



ÖYLE BİR ZAMANDA GEL Kİ...

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın 
Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri
yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak...

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
hiçbiri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde...

Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince.
Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmemiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
yer çekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın...

Orhan Veli Kanık




ceyhun yılmaz öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın

ukuk-1 (480x400, 127Kb)ukuk-2a (480x400, 125Kb)

Düzenleme: M.Özdaşe

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Demek ki öyle




Paysages by Nikita
Woman tube by Athe

Thank you





1 (57) (496x500, 456Kb)80284813_1__40_ (430x56, 9Kb)



Demek ki öyle


Demek ki,
tüm sorularını tükettin artık.
Demek ki, 
cevapların çoktan yitmişti.
Bundan böyle,iyisi mi,
sütliman bir eylül kentinde,
sevdiğim deniz kabukları misali
anılar biriktir,
yaşamına tanıklık etsin diye 
sadece...


Yazan:Müşerref Özdaş



80284813_1__40_ (430x56, 9Kb)

Düzenleyen:M.Özdaş