7 Eylül 2012 Cuma

Yamuk Prenses'ten son haberler :)


#Yamuk Prenses'ten son haberler#
Camdan ayakkabılarım kırıldı, bal kabağım kurtlandı.... beyaz atlı prens yolda saldırıya uğradı... :P

Mü ve kurbağa Richard...




Cadılar Richard'ımı ne hale getirmiş... :)



BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRLERİ YAZABİLİRİM


BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRLERİ YAZABİLİRİM

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Şöyle diyebilirim: "Gece yıldızlardaydı
Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"

Gökte gece yelinin söylediği türküler

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler

Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler

Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler

Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler

Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar
Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler

Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
Uzaklarda birinin söylediği türküler

Bakışlarım kovalar onu tellim her yerde
Bakışlar sanki onu bana getirecekler

Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler

Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için
Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler

Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi
Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler

Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever
Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer

Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler

Budur bana verdiği acıların en sonu
Sondur bu onun için yazacağım dizeler



Pablo NERUDA

Demek ki öyle


Olvido



Olvido

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyle gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler,mağluplar,mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir.
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını
Duran bir bulutu,bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kokola
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyar ağaçlı,kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi aşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen aşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep,sen, esen dallar arasından

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

Ahmet Muhip Dranas

Rüya


Mavi bir rüya imiş yaşam,
gözü açık seyre dalınan,
En güzel yerinde ve
vazgeçemeyecek iken
Son bir yudum su daha içip belki
dualarla yola çıkarsın
bilinmeyen bir başka rüyaya..

Evren hangi uzunlukta
Bir cümleye sığar,
Ve kaç heceye bölünür?
En uzun cümlem sen olmalısın.
Olamamandan korkuyorum.

Ben galiba saçmalıyorum.

M.Özdaş

31 Ağustos 2012 Cuma

Zafer Ertesi Yazısı

Bayramlarda hem coşku hem gurur hem hüzün hem kuşku bir arada olabiliyor. Umutlara leke düştüğü anlar çok olduğunda birden böyle coşkuyu, kırmızı beyaz renkleriyle taşımaktan gurur duyduğumuz bayraklarımızı dalgalanırken gördüğümüzde bir bütün oluveriyoruz milli bayramlarımızda.

Duygu ve fikirlerin en rahat paylaşılabildiği, en hızlı depresifleşilebilen, gündeme en hızlı ayak uydurulabilen sosyal paylaşım sitelerinde türeyen klavye delikanlıları, klavye milliyetçileri, Atatürkçüleri, siyasetçileri, vatan kurtaran adamlar, esince mangalda kül bırakmayanlar yine yaptı yapacağını.

En başta Facebook, Twitter ve Google plus gibi sosyal paylaşım sitelerinde bol bol günün anlam ve önemine uygun cümleler ve fotoğraflar yayınlandı ve gün kurtarıldı.
Bütün bunları içtenlikle yapanlar var mıydı?
Tabi ki vardı ama işin cılkını çıkaranlar da vardı.

Başka ne yapıldı?
TV kanallarında bol bol yaşını başını almış kişiler, tarihçiler konuşturuldu. Basın da yayın da görevini yaptı kısacası.

Diliyoruz ki bu bayramlarımız profile Atatürk resimleri koymak
suretiyle kutlanan bayramlar olmasın sadece. Resmi tatil adı altında yatarak kutlamayalım Zafer'in yıldönümlerini. O günleri anarak halimize şükredip, vatan ve bağımsızlık uğrunda canlarını feda edenler için el açıp dua da etmeyi akıl edebilelim. Geçmişte bizler için bu mücadeleyi veren insanlara saygı duyup, sahiplenebilelim. Bayraklarımızı evimizin balkonuna, penceresine "başkaları da asıyor" diye değil, yaşanan milli mücadeleyi önemsediğimiz, benimsediğimiz ve dosta düşmana karşı "biz buradayız!" demek için asabilelim.


Zafer bayramının 90. yıl dönümünde meydanlardaki kutlamalar geleceğe dair umut yüklüydü. Korku ve kuşkuyla karışık serzenişler de ağırlıktaydı. Peki, sebebi neydi bu taş gibi yüreğe oturan kuşkuların?

1299 yılında kurulup 1922'de yıkılmış olan, egemenliğini 623 yıl sürdürmüş olan Osmanlı Devleti bir özlemle anılıyor, dizilere konu oluyorken henüz 90. yıl dönümünü kutladığımız Zafer Bayramımızda bu hüznü ve korkuyla karışık kuşkuyu anlayabiliriz sanırım.


Neyi kutlamakta ve hatırlamaktayız Zafer Bayramlarında?

1922 yılında 26 ağustos'ta başlayıp, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi ki işgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil etmektedir. Türk ulusunun yeniden dirilişinin tarihidir. Aynı zamanda Büyük Taarruzun da bitişinin yıldönümüdür.


Dünya lideri konumunda olan Atatürk’ün arkasına ve adına sığınmaktansa onu anlamak gerek. Vazgeçmemeyi, önsezili ve planlı olmayı, kararlı olmayı...

Onu anlarsak başarabiliriz.

Başkumandan M.Kemal Atatürk’ü neden bu kadar çok seviliyor?
O, 20. Yüzyılın Dünya Liderlerinden biri olarak mı seçilmiştir?
- Evet.

Ve neden dualarımız ona ve silah arkadaşlarınadır?
Ailelerini, bebeklerini, nişanlılarını, eşlerini bırakıp geri dönmemeyi göze alıp cepheye gittikleri için mi? Birkaç dakika sonra öleceklerini bile bile arkalarında bıraktıklarını düşünmeden vatanı için, bayrağı için, inançları için ölüme yürüdükleri için mi?
-Evet.

Haiti’de 1996’de ölen Haiti Cumhurbaşkanı’nın bıraktığı vasiyette mezar taşına “Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm” yazılşmasını istediği için midir bunca gurur duyuşumuz?
-Evet, bu da bir sebeptir.

“Norveççe’de “ATATÜRK gibi düşünmek” deyimi olduğu için mi? ( Çok sık kullanılmaktadır bu deyim. Birine çözmesi için bir problem verilir de o da tembellik eder çözmez. Derler ki ona, bu problemin mutlaka çözümü var. Bir de ATATÜRK gibi düşün. )
-Evet.

Norveççe’den çok bizim dilimizin bu deyime fazlasıyla ihtiyacı var mıdır?
-Evet

Bu ülkeyi asker olarak savunduğu ve askerlikten istifa ederek (ve diğer siyasete girecek komutanların da istifa etmesi zorunluluğunu getirerek) ölümüne kadar devletini hızlı bir şekilde kalkındıran, bilim, sanat, dil, eğitim ve spora çok önem gösteren iyi bir siyasetçi olarak yaşadığı için mi bu büyük sevgimiz?
- Evet

Milletinin başöğretmeni ve babası olarak mı öldü?
-Hem evet, hem hayır.
Hayır, çünkü anlamaya devam ettikçe, ideallerde yaşattıkça her anlamda öldü dememiz mümkün değil.

Türk olmak özeldir, gurur vericidir. Türk olmak Atatürk’ün çocukları olmaktır.

Kimdir Atatürk?
-Bir başöğretmen midir? Evet
-Bir lider midir, asil midir? Evet
-Dünya ona hayran mıydı? Evet
-Dünya liderleri arasında ayakta kalan tek liderdir midir? Evet
-Dünyanın özlem duyduğu bir lider midir? Evet
-Türklere, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiş midir? Evet
-İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti var mıydı, zeki miydi? Evet

- O kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör olmayıp
gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir
kahraman mıydı?
Evet, tam anlamıyla...

-1933 Üniversite Reformu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’ni kurmuş olan, Türkiye’ye "üniversite" sözünü kazandıran lider midir Atatürk? Evet
- Dünyanın en şık giyinen bir lideri miydi? Evet...
…..
Daha birçok vasfı hakkıyla kendinde taşıyan Ata’mıza ve silah arkadaşlarına rahmetler olsun.

Sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın kabul ettiği Atatürk'ün bir dünya lideri olduğudur ki bizler de o büyük dünya liderinin izindeyiz ve izinde olmaya devam etmeliyiz.

Bu zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetimi sunuyor, bir Zafer Bayramı ertesinde yeniden Zaferimizi kutluyorum.
Daha nice 90 yıllarda Zafer Bayramlarımızı Türk milletinin olduğu her yerde coşkuyla kutlayabilmek dileğiyle...

Müşerref Özdaş