8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir hoşum bu akşam



Bir hoşum

Bir rüya gördüm dün, o andan beri düşünüyorum...
Rüyamda sevip saydığım bir büyüğümü görmek için gidiyorum ve
gittiğim evde mevlüt okunduğunu görüyorum.
Soruyorum nedir bu diye,
-Haberin yok mu ?diyorlar...
Görmeye gittiğim kişinin vefatının ardından okunan bir mevlüt imiş, anlıyorum...
Eller açılmış, dualar ediliyor, herkes mahzun, ben daha mahzun...
Duvardaki resimlere bakıyorum, ona ait eşyalara dokunuyorum,
varlığından geriye kalan anları hatırlamaya çalışıyorum,
Gidip de dönmemek, gelip de görmemek var derler ya...
Gidiyor ve göremiyorum...
Yok artık...

Maddenin katı, sıvı, gaz halini bilir herkes...
Ya ruh hali?
Onun kapladığı alan?
Belki cismi yok artık birçok sevdiğimizin, yakınımızın, ismi kalmış ve hissettirdikleri,
Peki ya düşündüğümüzde gözlerimizden süzülen o tuzlu kimyasal sıvı?

O fotoğraf karelerine hapsedilen anlar...
Dokunabildiğimiz tek hatıralar onlar ve gözyaşları..
O fotoğraflara hapsolan anlar ki sonradan baktığımızda ne düşündüğümüzü, neler konuştuğumuzu hatırlamakta bazen zorlandığımız anlar. Bir saniye içinde gelip yerleşen ifadeler ve sonra silinişleri.

Kendimi kötü hissettim epey bir süre....
Şimdi nasılım?
Anlayın işte, bir hoşum...

M.Özdaş

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Yaşam yürü diyor



Yaşamın adil olmadığından söz ederiz en bunaldığımız zamanlarda.
Şans bize gülmemiştir, talih kuşu konmamıştır omzumuza...
Yakınır dururuz.
Çok sonraları geri dönüp biraz da derinlemesine ve sakince düşündüğümüzde,
yap bozun parçaları zaman içinde yerine oturduğunda birden anlarız ki bize şanslar verilmiştir.
2. bir şans, 3. bir şans... belki daha fazlası...

Bırak orada kalsın her şey, sen yürü denilmiştir.
Anlamamışızdır...
Anlasak da anlamasak da yürümek zorundayız.
Yürümüşüzdür, yürüyeceğiz de...
Ben yürüyorum...

( M.Özdaş)

20 Temmuz 2012 Cuma

İlan-ı ibadet

Ramazan geldi ya birçok TV kanalında diyetisyenler boy göstermeye başladı, gazeteler Beter Emine ! 'nin vb.. yemek kitaplarını veriyor. Besmele çeken, elhamdülillah diyen bardak reklamları yapılıyor...
Yani etinden sütünden yününden yararlanma meselesi...
Bir kere de alet etmeyin şu mübarek ayı...
Sanal alemde de geç vakitlerde birbirine benzer mesajlar göreceksiniz büyük ihtimalle:
" sahuru bekliyorum, yok efendim iftarı bekliyorum, bana dokunmayın çok sinirliyim.. falan filan... "
İlla ki ilan edeceksiniz yaptığınızı değil mi?

M.Özdaş

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Şevval SAM - Kapıldım Gidiyorum ( Kapıldım, kurtaran yok mu? :)) Rüzgar sert esiyor... )



- Oğlum Olric, kurtaran yok mu dedik, ses çıkmadı kimseden..
+ Mü efendimiz, elini veren kolunu kaptırdığı için kimse el uzatamıyor, korkuyorlar...
- Haklısın Olric... peki sen?
+ Pııışşşkkk anan güzel mi Mü efendimiz, ben de uzatmam elimi...
- Öyle olsun Olric... senin de başın sıkışır bir gün...
+ Pardon Mü efendimiz, rüzgar nasılsa duracak, sizi kendi halinize bırakıyorum.. .
- Defol gözüme görünme bir süre Olric... yıllık izne gönderiyorum seni...
+ Peki Mü efendimiz... yarın ibibikler ötmeden, sütler kaymak tutmadan giderim...
- Gitmeden sütümü ısıtmayı, beni uyandırıp kahvaltımı hazırlamayı da unutmazsın değil mi?
+Unutmam Mü efendimiz... Allah rahatlık versin, gidin siz yatın artık, sinir katsayınız yükselmiş sizin...
- Aferin oğlum Olric, benim her halimi biliyorsun, hadi sen de git yat...
+ Peki efendimiz...