Herkesi bekleyen köy, onuncu köy... Ben de gidiyorum, yoldayım... Burdan öte kaç köy olursa olsun onlara da gönderilirsem seve seve giderim... :) Yalandan kocaman şatolar içine hapsetmişiz insanlığı çıkıp gitse doğru bir dünyaya, yolunu şaşıracak... __Mşrf (Bu blogda yayınlanan altında ismim olan Şiir ve Yazılar 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununa göre tüm hakları ile Müşerref ÖZDAŞ'a aittir.İzinsiz alıntı yapmak ve yayınlamak yasaktır)
18 Eylül 2014 Perşembe
Yağ satarım, bal satarım, zamanınızı da paranızı da çalarım...
TV'de adı lazım değil, kanalın birinde ağzı iyi laf yapan birini çıkarmışlar, önüne koymuşlar bal peteklerini, sallayıp duruyor adam.
- İki değil, üç değil, üçbuçuk değil... tam beş kavanoz balı *** değil ***fiyata satıyoruz. Acele edin..
Türk insanının beyniyle dalga geçmek değil de nedir bu?
Taaa yerin dibindeki not: Ben belki 3,5 kavanoz isteyeceğim, ne biliyon bayım... :)
M.Özdaş
8 Eylül 2014 Pazartesi
Hayat kitabının satır araları
Hayat kitabının satır araları
Arayışlar,
bekleyişler, seçimler ve hayatın tatları
Yaşam
sürerken hangimizin arayışları, beklentileri, yanlış seçimleri olmadı ki?
Hangimizin
soruları, öfkeleri, kırgınlıkları olmadı ki?
Peki
ya, bu öfkeler, kırgınlıklar neye çare oldu?
Yaşamı
şurasından burasından tutup irdelemek istedim biraz.
Yaşam
ne demektir?
Yaşam
bana göre devinim demektir.
İnsanoğlunun,
insankızının bu devinim karşısında olduğu yerde kalabilmesini beklemek yanlış
olur diye düşünenlerdenim.
İnsan
ömründeki olaylar karşısında duruşların, seçimlerin, beklentilerin değişkenlik
gösterdiğine sizler de tanıklık etmişsinizdir.
Yol
ayrımlarına gelindiğinde, yönlerin seçilmesinde de hatalar yapılabilmektedir.
Çoğu kez de arabesk tavırlar ön planda çıkmaktadır birçok kişide. Aklın ön
planda tutulması gerekirken duygularını ön plana getiren kişiler yanlış
seçimlerinden dolayı yine hayatı ve etrafındaki kişileri suçlamaktadır. Böylece
kısır döngü sürüp gitmekte, kronik mutsuzlukla yaşamaya devam edilmektedir. Sürekli
geçmişle ilgili söylemlerin ve durumların arkasına saklanıp kendinde değişim
gerektiği halde hiçbir çaba harcamadan bir şeylerin değişmesini, isteklerinin önlerine
altın tabakta sunulmasını beklemeleri hayalcilikten başka bir şey olmasa gerek.
Oysaki
hayat kitabının satır aralarını
doğru okuyabilenlerin doğru yönü seçebilmiş olması sürpriz olmamaktadır.
Aklımızın
ve iç sesimizin söylediğini duymazlıktan gelip gösterdiği yönden farklı bir
tarafta yürüyüp de doğru olanı bulmaya çalışmakla geçer çoğu kişinin ömrü.
Hayattan
ısrarla gelmesini beklediğimiz cevaplar vardır.
Peki, ya doğru soruyu
sormadıysak?
Aslında
hayattan cevap beklemeden de iç sesimiz bize cevabı çoktaaannn vermiştir de biz
bir türlü anlamamışızdır.
Neden
mi? İnatlaştığımız için.
Anlamaya
çalışsaydık, anlayabilseydik ne o koskocaman hatalarımız olurdu ne
pişmanlıklarımız.
Yaşamı
daha güzel, daha pürüzsüz, daha huzurlu yaşayabilmek zor değil. Yeter ki o iç
sesimizle inatlaşmayalım.
Yaşamımızda
kayıp olduğunu zannettiğimiz parçalar da burnumuzun üstünde olduğu halde dört
bir yanda aradığımız gözlüklerimiz gibidir.
Bazen
de tuz yerine karabiberi fazla olur hayatın. “ Tuz biber olmak “ diye bir deyim
vardır ya, kimi insanlar tuz, kimileri biberdir, ancak her ikisinin de
dengesizliği, fazla olması zarar verir.
Yine
de ne tuzsuz, ne bibersiz kalmayın derim.
Tadınız
tuzunuz yerinde olsun.
Müşerref Özdaş
3 Eylül 2014 Çarşamba
Öyle bir zamanda gel ki
|
30 Ağustos 2014 Cumartesi
Demek ki öyle
Yaprağın kaderi
|
12 Ağustos 2014 Salı
Beni kategorize etme
DİKKAT!!!
"İnsanlar karşıdakine nasıl davranacağını kestirmek ve kendini girmiş olduğu ilişkide güvende hissetmek için birbirlerini ETİKETLERLER.
Bir çok farklı etiket kullanabilirler. Mesleki bir etiket olarak doktor, öğretmen, mühendis; karşıdakine sizin ile ilgili bir fikir verir. Memleketini sorar insanlar birbirini tanımak ve etiketlemek için. Yozgatlı, Konyalı, İstanbullu. Etiketleme ilişkide rahat hissetmemizi sağlar. Çoğu, özellikle kadınlar için güven ilişki de olmazsa olmaz olduğu için, etiketlemek adına BURÇları kullanırlar.
Hmm demek boğasın, akrepsin! Ne de olsa karşıdakini tanımanın en kısa yolunun onun burcunu bilmekten geçtiğine inananlar var. Dini yahut mezhebi ile etiketleriz. Hangi takımı tuttuğu ile etiketleriz. Etiketleme, davranışlarımızı yönlendirecektir. Etiketler biranda karşıdakinden nefret etmenize yahut ona bir anda bağlanmanıza sebep olabilir. İkisininde sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
Sonuçta etiketlerimiz oluşur.
AHMET: Müslüman ama alevi, galatasaraylı, konyalı, evli... Artık kafamız rahattır. Bu etiketlere göre davranırız. Birçok kişi bu etiketlerin etkisinde arkadaş, dost, eş seçer kendine. Nefret eder, kin duyar yahut sever bu etiketlerin etkisiyle.
Etiketlemenin en kötüsü en iğrenci en sığ olanı ise birinin hangi partiye oy verdiğiyle ilgili olanıdır. Öyle ki günümüz Türkiye sinde yukarıda saydığım etiketlerin tamamını göz ardı etmelerine sebep oluyor insanların.
AKP'li, CHP'li, MHP'li .....
Sizden nefret etme sebebi oy verdiğiniz parti oluveriyor.
Sizi öldürmek isteyebiliyor insanlar bu etiketin etkisiyle.
Senin iyi bir insan olman onun için hiç önemli olmamaya başladı çoktan.
Sen yalnızca akplisin, chplisin, mhplisin karşıdakinin gözünde.
Bu denli insanların birbirine küfretmesine, kin ve nefret büyütmesine sebep olan bu etiketi KABUL ETMİYORUM. Bir an önce herkes kendine gelmeli. Bu iğrenç etietlemenin dışına çıkmalı. Birinin senden olması için oy verdiği partiye değil, İYİ BİR İNSAN OLUP OLMADIĞINA BAKMALISIN!"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)