25 Haziran 2014 Çarşamba

İçimden bir ses diyor ki


İÇİMDEN BİR SES DİYOR Kİ;


Cavit Çağ’ın Kaleminden Herkesin Örnek Alması Gereken Bir Yazı…


Hayatında her ne olursa olsun hiç ACELE etmene gerek yok.
ACELE etmek YAŞAMI KAÇIRMAKTIR.
Senin Gereken herşeyi yapmak icin oldukça bol vaktin var.
Asla kendine, zamanım yok, çok fazla işim var yetiştiremiyorum,
Bunu Başaramam, şunu bitiremem, çok salağım, aptalın tekiyim,
Bak onu da yetiştiremedim diyerek kendini kötü olduğuna ikna etmek için boşu boşuna ugraşıp durma, bu şekilde kendi önüne engel koyma.
SEN Bilincaltını bu şekilde olumsuzluklarla doldurduğun sürece, kendi kendine o şeyin olmaması icin çağırıda bulunuyorsun. Bu cekimi yaparak kendi barikatlarını kendin oluşturuyorsun. Sonradan da ben bunun böyle olacağını zaten biliyordum diyerek. Bunun üzerine birde, bilgiçlik taslayarak ağlıyorsun..
SEN Sadece yapılması gerekeni yap. Bırak yaşamın telaş etmeden, düzenli, uyumlu bir şekilde, huzurla aksın.
SEN Yeni başladığın hergüne, her olay ve duruma uygun şekilde, sevgi ve şükran dolu bir yürekle BAŞLA
Ve bugün, herşeyin yerli yerinde mükemmel bir şekilde oluştuğunu gör,
GÜNE harika bir gün olduğu beklentisiyle başla, duygu, düşünce ve haraketlerini bu şekilde düzenle.
“Benim her şeyi tam ve eksiksiz yapacak zamanım var. Ben başarılı olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum, BEN Yaratıcı yeteneklerimi kullanarak her şeyin üstesinden kolaylıkla geliyorum. Kendime de keyifli neşe icinde geçirecek bol bol zaman ayırıyorum” diyerek. Hep bardağın dolu tarafını seçerek yaşa.
EĞER Bunu yapabilirsen tüm beklediklerini zahmetsizce eşzamanlarla kendine çekeceksin.
ve böylece Hayatın ne kadar hoş zahmetsiz ve güzel olduğunun FARKINA varacaksın..
Sonradan da ben bunun böyle olacağını biliyordum zaten diyerek.
Bu defa da Gülerek bilgiçlik taslayacaksın..
BEN daima seninleyim.
Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.
İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste, MUCİZELER mutlaka gerçekleşecektir.
KENDİNLE BARIŞ, DÜNYA SENİNLE BARIŞMAYA HAZIRDIR
______Cavit Çağ________


17 Haziran 2014 Salı

Askıda kahve, askıda ekmek ve sadaka taşları

Askıda Kahve


İtalya’da Venedik’in kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar’da, espressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri barmene, “iki kahve, biri askıda!” dedi; iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti. Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı.


Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da “Üç kahve, biri askıda” dediler; Üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Bermen “askı”ya yine bir küçük kağıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu.


Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski-püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve Barmen’e “Askıdan bir kahve!” dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi, kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen’se, duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı.


Bu günün sonunda, gözlerimizi yaşartan bir “İtalyan toplumsal terbiyesi” öğrendik: Bir Venedikli için yaşamsal olmasa da, kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır.


Kahve içecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar; kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul edenler de daha huzurlu!
Yardım eden ile alan arasında, bu cafe-bar’daki garson gibi köprü görevi yapan kişilerinse, güleryüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor. İçeri giren yoksul bir kişinin “Bana askıda kahve var mı?” diye sormasına gerek bırakmamak için, askıda kahve olduğunu belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görülebilen bir yere asmaksa, bu olgunun zarif bir bölümü…


(alıntı)


Venedik'te durum böyle. Ya bizde?






Bursa Orhangazi'de de bir fırında "Askıda ekmek" olarak isimlendirilmiş benzeri bir uygulama var. ( 16 Nisan 2014 tarihli bir habere göre) Hala uygulama sürüyor mu bilemiyorum.Bir proje kapsamında 2006 yılından beri uygulamasının yapıldığı bilgisine ulaştım  bir başka haber sitesinden. 2006'da başlayan kampanyada Nisan 2012'ye kadar 17 milyon ekmek dağıtılmış.




Osmanlı döneminde de "Sadaka taşı" diye bir uygulama olduğunu biliyorum. Birçok camide şadırvanın çıkış kapısında iki tane yuvarlak taş olurmuş. Bunlara " Sadaka taşı " denirmiş. Her gece yatsı namazından sonra camiden çıkan cemaatin zenginleri buraya akçe bırakırlarmış.İhtiyacı olanlar gelip, ihtiyacı kadarını alır, bırakana dua ederlermiş. 




Şimdilerde de TV'de haberlerde bu tür sadaka kutularının sinsice çalındığını görmekteyiz ne yazık ki.







Bir yanda kahve, bir yanda ekmek...

Marie-Antoinette'nin "Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler" sözü geldi şimdi de aklıma. Bu söz onun acımasızlığına ve duyarsızlığına iyi bir örnektir. Az önce dağıtılmış ekmek sayısından bahsettim. Bizim ülkemizde de askıda kahve olsun diyenler var mı bilmem ama  yiyecek ekmeğe muhtaç azımsanmayacak kadar çok kişi varken kahveyi düşünecek zaman değil desek  yerinde olur sanırım.


Uzun sözün kısası, ne eski Anadolu, ne eski İstanbul ne de eski vicdanlı insanlar kaldı. Veren el alan eli görmemeli felsefesinin pabucu çoktan dama atılmış. Her ne kadar veren el alan elden üstündür denişlmişse de eller birbirine karışmış. Kimin eli kimin cebinde o da belli değil.

Gerçek ihtiyaç sahibi mi?
İşte o da muamma.



                                                            M.Özdaş

16 Haziran 2014 Pazartesi

Hayatı akışına bırakın




Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş:
"Neden kuyruğunu kovalıyorsun?"



Yavru kedi yanıt vermiş:
"Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim.

Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğakavuşacağım."




Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş:



"Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim.

Ama şunu fark ettim; ne zaman onu kovalasam, benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor.

"
Mutluluk, zamanı geldiğinde sizi kendiliğinden bulacaktır.



Hayatı akışına bırakın...

Hayatın anlamı senin bakışlarında gizlidir



Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı... Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş. Dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zaman da durmuyor tabi ki. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona "Şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir." demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge "Sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor." demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. "Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin." Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış "Evet, kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?". Adam şaşkın bir şekilde şunu söylemiş: "Ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.". Bunun üzerine bilge "Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel." demiş. 


Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge, adama "Bahçe nasıldı?" diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş, "Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış." demiş ve eklemiş: 


"Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın.. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır... Hayatının anlamı senin bakışlarında gizlidir.".

...Hayatımızı güzel yaşayabilmek bizim elimizde.. Bir çay kaşığı zeytinyağı uğruna hayattaki güzelliklerden mahrum kalmayalım ama öyle değil mi? Tek bir noktada takılıp kalmayalım.

alıntı

14 Haziran 2014 Cumartesi

Hayata herkes kendi penceresinden bakar



HAYATA...
HERKES kendi penceresinden bakar...
Gördüğünün yada bildiğinin doğruluğuna inanır..
Birçok insan bu yüzden MUTSUZDUR.
Hiçkimse beni ANLAMAZ der durur....

Kendi DOĞRULARIMIZI kanıtlamak için çabaladıkça BATARIZ,
Kavga eder tartışırız.

Kimsenin AKLINA, karşı tarafın yerine geçerek,
HAYATA, Onun gözüyle bakmak gelmez ..
Bu yüzden Anlaşmazlıklar, Kavgalar, SAVAŞLAR, AYRILIKLAR olur.

YALNIZLAŞIRIZ...

HALBUKi..
Biri ile tartışırken veya fikir alış verişinde bulunurken, 
EMPATİ yapabilmeli ve kendimizi karşı tarafın yerine koyup onun bakış açısı ile de olaylara bakabilmeliyiz.
Böylece karşı tarafı rahatlıkla anlayabiliriz.
Sonuç da Herkes MUTLULUĞU, SEVGiYi, AŞKI arıyor..
Hiçkimse YANLIŞ değil..
Herkes DOĞRUDUR..
Empati yapılmadığı sürece 7.5 milyar doğru ve 7.5 milyar yanlış var Dünyada..

Birbirimizle BARIŞMAK, MUTLU olmak için..
Biraz EMPATi, Biraz ANLAYIŞ, Biraz da HOŞGÖRÜ lazım bize...

Cavit Çağ

12 Haziran 2014 Perşembe

Berat kandiliniz mübarek olsun



Berat kelimesinin aslı ''Berâettir.'' Beraat sözlükte, ''bir zorluktan kurtarmak ve berî olmak'' demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle Beraat gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.

Dualarımızın kabul olması dileğiyle...
Hayırlı kandiller.

Msrf Designs