Herkesi bekleyen köy, onuncu köy... Ben de gidiyorum, yoldayım... Burdan öte kaç köy olursa olsun onlara da gönderilirsem seve seve giderim... :) Yalandan kocaman şatolar içine hapsetmişiz insanlığı çıkıp gitse doğru bir dünyaya, yolunu şaşıracak... __Mşrf (Bu blogda yayınlanan altında ismim olan Şiir ve Yazılar 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununa göre tüm hakları ile Müşerref ÖZDAŞ'a aittir.İzinsiz alıntı yapmak ve yayınlamak yasaktır)
18 Eylül 2013 Çarşamba
17 Eylül 2013 Salı
Güven: Anahtar kelime
15 Eylül 2013 Pazar
11 Eylül 2013 Çarşamba
Umut olmak, moral bulmak
Eski bir dosttur, değeri büyüktür, epeydir aramamış görüşmemişsinizdir.
Bir merhaba demek için, doğum gününü kutlamak için, neşeli bir sesle arar, karşınızdakine
-" Merhaba, nasılsın? " diye sorarsınız
-"İyi olmaya çalışıyorum, işe başladım yeniden" diye cevaplar, afallarsınız...
-Bir şey mi oldu ki! ?
- Evet, yaklaşık bir ay kadar önce kalp krizi geçirdim, anjiyo oldum, stent takıldı, birkaç gün hastanede kaldım, bir ay kadar oldu...
- Neşeli sesiniz söner birden...
Pamuk ipliği ile hayata bağlı olduğunuzu hatırlarsınız birden.
...
İşte o gün aradığımda karşımda duyduğum sesi duyamayabilir, bu değerli dostumun yüzünü bir daha göremeyebilirdim.
Hüzünlendim birden.
Bir varmışız bir yokmuşuz.
Daha önce yitirdiğim, özlediğim dostlar, akrabalar, babam aklıma geldi...
Vardılar ama şimdi yoklar.
Dün de bu değerli bir dostumun evine ziyarete gittim. Akşamüstü idi gittiğimde. Zaman geçiyordu sohbetle, hanımı mutfağa girmişti, biz de balkonda sohbete, birbirimize takılmaya, şakalaşmaya, hayatı ti'ye almaya devam ediyorduk, arada mutfakta çalışmasını da izlediğimiz eşine de takılıp güldürerek. Yavaş yavaş hava kararmıştı, mutfaktan iştah açıcı, mide salgılarımıza pik yaptıran nefis kokular yayılmaya başlamıştı, bana kimse kal demedi ama belliydi, yemeğe kalacaktım, teklife gerek yoktu aramızda. Bizim dostluğumuz böyleydi. Ilık bir eylül akşamında, bundan 22 yıl önce, 9-10 aylık bebekken kucağımda fotoğrafları olan, şu an arslan gibi üniversite son sınıftaki oğlu ile birlikte yemeğimizi yedik, çaylarımızı içtik...
Güzeldi, yanında huzur bulduğunuz dostlarınızla zamanınızı , sevinçlerinizi, üzüntülerinizi, kaygılarınızı, umutlarınızı, hüzünlerinizi paylaşmak. Yeniden görüşmek üzere ayrıldık ilerleyen saatlerde.
Bugün öğleye doğru gelen telefon şöyleydi: '' Teşekkür ederim, iyi ki geldin dün, bana çok iyi bir moral oldu... ''
Bunları duymak güzeldi. Birine umut olmak, moral olmak, birkaç saat de olsa hüzünleriní, kaygılarını unutturabilmiş olmak, gülümsemesine sebep olmak güzeldi...
Allah hiçbir dostumuzun, sevdiğimizin acı, kötü haberini aldırmasın. Günleriniz, huzur, mutluluk içinde geçsin. __Msrf
10 Eylül 2013 Salı
30 Ağustos 2013 Cuma
28 Ağustos 2013 Çarşamba
Turşu zamanı ( Biber, salatalık, taze fasulye turşusu __ Kahvaltılık domates sosu=ezmesi )
Son birkaç yıldır turşu yapmıyordum çünkü yaparsam fazlaca yiyorum ancak yine bu yıl dayanamadım ve yapmaya karar verdim. Daha önceleri yaparken damak zevkime güvenip göz kararı ile yapardım. bu defa "Altın oran"ı kullanarak yapayım dedim.
" Altın oran " da bileşim şu şekilde hazırlanıyor.
1 litre suya 1 çay bardağı sirke ( elma sirkesi tercih edilmeli)
2.5 çorba kaşığı deniz tuzu veya kaya tuzu
Ben iki litre suyu kaynatıp içine sirke ve tuzu koyup ( bir iri parça da limontuzu eklemeyi tercih ettim, daha sert tutması bakımından ) karıştırdım.
Sterile edilmiş kavanoz ve kapakları işe başlamadan hazırlamıştım. ( Kapaklar tercihen yeni alınmalı ve kaynar suda bir süre tutulup veya kaynatılıp iyice kurulanmalı).
Ben 750 gr. lık veya 1 litrelik cam kavanozlara kurmaya çalışıyorum turşularımı ama yeterince yoksa plastik de kullanıyor ve en erken onları açıp tüketiyorum.
Kavanozların dibine birkaç nohut ( mayalanmayı kolaylaştırmak için) ve birkaç diş sarımsak koyarak işe başlıyorum. biber salatalık ( kornişon tercih etmiyorum)ve taze fasulyeleri ( kış mevsiminde lahana ve havuçla yapıyorum) ayıklayıp, birkaç yerinden her birine minik delikler açıp düzenli biçimde sıralıyorum sarımsakların üzerine. Bir kahve kaşığı toz şeker de ilave edip en son da ılık ılık turşumun tuzunu döküyorum üstüne. Kapaklarını üstünde tutuyor ama kapatmıyorum ki iyice soğusun , buhar dışarı çıkabilsin diye.
Turşuların serin loş bir yerde saklanması gerekmekte. Açtıktan sonra da buzdolabında tutulmalı.
Yaklaşık 3 haftada yemeye hazır oluyorlar.
Sadece turşuyla kalmadım tabi mutfağa girince. Kahvaltılık domates sosu da ( Antep ezmeye benziyor) yaptım. yıkanıp soyulmuş irice dört ya da beş adet domatesi doğradım birkaç parçaya, birkaç tatlı ve acı biberi de bir iki parçaya böldüm. 4-5 diş sarımsağı da soyup damak zevkine göre bir miktar( artıtıp azaltabilinir de) maydanozu blendırdan geçirip püre haline getirdim. Derin bir kaba alıp üzerine 2 çorba kaşığı sirke, bir çorba kaşığı salça( biber salçasını sever çok kişi ama benim kesin tercihim domates salçasıdır), 2 çay kaşığı tuz ve bir çorba kaşığı zeytinyağı ekleyip iyice karıştırdım.
Ben kahvaltılarda bu lezzete doyamıyor, çok seviyorum. Bu şekilde hazırlanan sos veya ezme temiz cam kavanozlara doldurulup ağzı sıkıca kapatılıp buzdolabında kış için de saklanabilir. Acı sevenler içine birkaç turşu süs biberi de ilave ederse harika oluyor.
Bu mevsimi çok seviyorum.Balkonumda patlıcan ve biberlerim kurumakta. Komşulardan gelen güneşlenmekte olan salça kokuları da çok iştah açıcı. Kışa hazırlık telaşı yaşamın, yaşamın akışı, mevsimlerin değişmesi... kısacası hayat tatlı ya da acı akıp gidiyor. Sağlığınız hururunuz, evinizin bereketi, ağız tadınız hiç eksilmesin dilerim.
M.Özdaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)