Hayat kitabının satır araları
Arayışlar,
bekleyişler, seçimler ve hayatın tatları
Yaşam
sürerken hangimizin arayışları, beklentileri, yanlış seçimleri olmadı ki?
Hangimizin
soruları, öfkeleri, kırgınlıkları olmadı ki?
Peki
ya, bu öfkeler, kırgınlıklar neye çare oldu?
Yaşamı
şurasından burasından tutup irdelemek istedim biraz.
Yaşam
ne demektir?
Yaşam
bana göre devinim demektir.
İnsanoğlunun,
insankızının bu devinim karşısında olduğu yerde kalabilmesini beklemek yanlış
olur diye düşünenlerdenim.
İnsan
ömründeki olaylar karşısında duruşların, seçimlerin, beklentilerin değişkenlik
gösterdiğine sizler de tanıklık etmişsinizdir.
Yol
ayrımlarına gelindiğinde, yönlerin seçilmesinde de hatalar yapılabilmektedir.
Çoğu kez de arabesk tavırlar ön planda çıkmaktadır birçok kişide. Aklın ön
planda tutulması gerekirken duygularını ön plana getiren kişiler yanlış
seçimlerinden dolayı yine hayatı ve etrafındaki kişileri suçlamaktadır. Böylece
kısır döngü sürüp gitmekte, kronik mutsuzlukla yaşamaya devam edilmektedir. Sürekli
geçmişle ilgili söylemlerin ve durumların arkasına saklanıp kendinde değişim
gerektiği halde hiçbir çaba harcamadan bir şeylerin değişmesini, isteklerinin önlerine
altın tabakta sunulmasını beklemeleri hayalcilikten başka bir şey olmasa gerek.
Oysaki
hayat kitabının satır aralarını
doğru okuyabilenlerin doğru yönü seçebilmiş olması sürpriz olmamaktadır.
Aklımızın
ve iç sesimizin söylediğini duymazlıktan gelip gösterdiği yönden farklı bir
tarafta yürüyüp de doğru olanı bulmaya çalışmakla geçer çoğu kişinin ömrü.
Hayattan
ısrarla gelmesini beklediğimiz cevaplar vardır.
Peki, ya doğru soruyu
sormadıysak?
Aslında
hayattan cevap beklemeden de iç sesimiz bize cevabı çoktaaannn vermiştir de biz
bir türlü anlamamışızdır.
Neden
mi? İnatlaştığımız için.
Anlamaya
çalışsaydık, anlayabilseydik ne o koskocaman hatalarımız olurdu ne
pişmanlıklarımız.
Yaşamı
daha güzel, daha pürüzsüz, daha huzurlu yaşayabilmek zor değil. Yeter ki o iç
sesimizle inatlaşmayalım.
Yaşamımızda
kayıp olduğunu zannettiğimiz parçalar da burnumuzun üstünde olduğu halde dört
bir yanda aradığımız gözlüklerimiz gibidir.
Bazen
de tuz yerine karabiberi fazla olur hayatın. “ Tuz biber olmak “ diye bir deyim
vardır ya, kimi insanlar tuz, kimileri biberdir, ancak her ikisinin de
dengesizliği, fazla olması zarar verir.
Yine
de ne tuzsuz, ne bibersiz kalmayın derim.
Tadınız
tuzunuz yerinde olsun.
Müşerref Özdaş