Bugün birçok kişi doğan günü göremedi.
Bugün pek çok kişi içimize çektiğimiz tertemiz havayı içine
çekemedi.
Bugün pek çok kişi yeniden sevdiklerine kavuşamadı,
sarılamadı.
Bugün 14 Mayıs 2014
Dün saat 15.30 ‘dan bu yana eller duada, gözler yaşlı,
umutlu ve acı bir bekleyiş var hastane kapılarında, kömür işletmesi sahasında.
TV başında çayını kahvesini yudumlayarak “Valla çok üzüldüm,
sorumlular bulunsun, en büyük cezalar verilsin…” diyerek ~Empatinin~ E’sinin bile yanından geçmeden yazıp durmak,
bu acı saatlerde, bu acı günde bile toplumu kışkırtmayı ihmal etmeyenler var.
Acıdan mı ne yaptığınızın farkında değilsiniz yoksa böyle
bir fırsat mı bekliyordunuz?
Muhabir sağ olarak saatler sonra kurtarılmış bir işçiye
soruyor:
-Sizce ihmal var mı?
-Bilemem…
Beklediği yanıt bu değildi muhabirin. Yönlendirici bir
soruydu ama o işçi kardeşim hain değildi. Yaşadığı korku dolu dakikalardan
sonra bile beklenen! cevabı değil mantıklı olan bir cevabı vermişti.
İşte böyle.
Yine karanlık ve oksijeni giderek azalan, kısılıp kaldıkları yerden saatler sonra
kurtarılan, ambulansa bindirilmeye çalışılan bir başka işçi kardeşimiz de
devlet malına zarar vermesin diye bu halinde iken bile çizmelerimi çıkarayım mı
diye sorarken kimi çakallar da güya işçi bayramını kutlama bahanesi ile kutlama
yapılacak yer kavgası nedeniyle meydanlara dolup etrafı yakıp yıkıyor. Bunları
görüp de susmak olur mu?
Umutlu bekleyişleri olumsuz sonuçlanan, sabah işine sağ
gönderdikleri eşlerine, çocuklarına, yakınlarına bir daha sarılamayacak,
dokunamayacak, koklayamayacak olanların acısını her ne kadar paylaşmak istesek
de, paylaşıyoruz desek de tahmin etmek bile çok zor aslında.
Takdirle karşıladığım kişiler de vardı elbet, hiç tanımadığı
kişilerin acısını acısı belleyen, dualarını eksik etmeyen ama bir o kadar da
timsah gözyaşı döken vardı. Bölücü, kışkırtıcı söylemlere büyük iştahla
sarılanlar vardı.
Yine her durumda olduğu gibi birden herkes her konuda uzman
kesildi. Henüz araştırması, soruşturması yapılmadan ihmal var denildi, yine ilk
anda hükümet hedef gösterildi. Tüm bu yaklaşıma şahit olmak benim için sürpriz
olmadı, insanlığın kaybedildiğini görmek beni şaşırtmadı.
Sosyal medyada kıyaslamalı resimler, sözler aceleyle
dolaşıma verildi.
Büyük bir keyifle hazırlandığı belli olan haberler de beni
şaşırtmadı. Mesela: Erdoğan’a büyük şok. Başbakan’ın aracı tekmelendi…
Bunun alt yapısının hazırlandığını göremiyor musunuz?
Ve istenen sonuca doğru itildi acılarından faydalanılan
insanlar.
Sonuç şu haberde apaçık: Soma
halkı sokağa döküldü. AK Parti ilçe binasını taşlamak isteyen grup ile çevik
kuvvet arasında arbede yaşandı. Polis ile göstericiler arasında çıkan tartışma
bir süre sonra itişmeye dönüştü. Göstericilerin çevik kuvvet barikatını geçmeye
çalışması ile polis biber gazı kullandı. İtişme sırasında bazı göstericiler
başından yaralandı. Yüzünden kan akan gençlerin tepkilerine devam ettiği
gözlendi.
...Bir süre daha
polisle tartışan gençler, Madenci Heykelleri'nin bulunduğu alana kadar
"Hükümet İstifa", "Katil Tayyip" sloganları ile
yürüdü.(1)...
Acıyı siyasete alet etmeyin dedim haberleri almaya
başladığım ilk saatlerden beri.
Neden?
Az önceki haberden alıntı yaptığım olayları öngörmek zor
değildi.
Sorum şu: Fırsat kollayan siz kışkırtıcılar, siz suçlu değil
misiniz?
İlk taşı günahsız olan atsın der Barnabas incilinde.
Sizce ilk tekmeyi günahsız olan biri mi attı?
Hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine
dayanma gücü, yaralı kurtarılanlara şifa dilerim. Hala kurtarılmayı
bekleyenlere de sağ salim ailelerine kavuşmaları nasip olur inşallah.
(1): Haberin bu kısmı cha.com.tr’dan alıntıdır.
M.Özdaş